Kenya'nın Mombassa Limanı'nın 270 deniz mili açığında korsanların saldırısına uğrayan Yasin C isimli gemiden gelen ilk görüntüler, yaşanan dehşet saatlerini ortaya serdi.
Korsanların Roketatarla saldırdığı "Yasin-c" gemisinin 6 mürettebatı daha İstanbul'da. Aileler gemicileri gözyaşlarıyla karşıladı. Gemiciler korku dolu dakikaları anlattı.
Kenya'nın Mombasa Limanı'nın 270 deniz mili açıklarında 7 Nisan tarihinde korsanların saldırısına uğrayan Türk gemisi "Yasin-C" nin 6 mürettebatı İstanbul'a geldi.THY'nin tarifeli seferiyle öğle saatlerinde Nairobi'den İstanbul'a gelen denizcileri Atatürk Havalimanı Dış Hatlar Terminali'nde aileleri sevinç gözyaşlarıyla karşıladı.
THY’ye ait bir uçakla Nairobi’den İstanbul’a saat 12.00 de gelen Yasin-C gemisinin kaptanı ve personeli Atatürk Havalimanı’nda akrabaları ve yakınları tarafından sevinç gözyaşlarıyla karşılandı.Kenya’dan gelen 6 gemicinin isimleri şöyle:Ferhat Bayar (Kaptan), Hüseyin Sevil (4.Kaptan), Faruk Akman (Mühendis), Eşref Genç, Muhammet Torhan ve Muhittin Deniz.
" KENDİMİZİ GEMİNİN KORUNAKLI BİR BÖLMESİNE KAPATTIK"
Yasin-C gemisinin 1. Kaptanı Ferhat Bayar, korsanların kendilerine roketatarla saldırdığını fakat daha önce kendilerine özel bir korumalı oda yaptıklarını söyleyerek bu odanın hayatlarını kurtardığını söyledi.
Bayar, Ukrayna'nın Mariupol Limanı'ndan yükledikleri dökme buğdayı Kenya'nın Mombasa Limanı'na götürürken 7 Nisan günü limanın 270 deniz mili açıklarında korsanlara ait iki adet botun gemiye yaklaştığını ve roketle saldırıya geçtiğini belirtti. Korsan botlarının kendilerinden hızlı olduğunu ve kaçış manevraları yaptığını söyleyen Kaptan Bayar, "Korsanlara karşı görev yapan Gelibolu firkateynini ve şirket yetkililerini aradık, korsanların saldırısına uğradığımızı bildirdik. çay saati olmasından dolayı bütün gemi personeli bir aradaydı. Kaçmamız mümkün değildi. Bu yüzden daha önceden bu gibi durumlarla karşılaşabilme ihtimaline karşılık bir hareket planımız vardı. Biz de kendimizi geminin korunaklı bir bölmesine kapattık. Buranın tek girişi vardı ve kapıyı da saclarla güçlendirmiştik" dedi.
"ÖLüMDEN DÖNDüK"
Uyuşturucu madde kullandığını tahmin ettikleri korsanların gemiyi talan ettiğini de dile getiren Bayar "17 saat boyunca o bölmede kaldık. Bu bölme insan eliyle açılması imkansız olan, ancak kaynak makinesi kullanılarak girilebilecek tek girişi olan bir yerdi.Korsanlar bu süre içinde gemiyi ateşe vererek talan etmiş. Yardım gelmeyince ertesi sabah saat 07.30 sıralarında hep birlikte teslim olmaya karar verdik. İki arkadaşımız ellerinde beyaz bayrakla dışarı çıktı, ancak korsanlar gemiyi terk etmişti. çok mutlu olduk" diye konuştu.
Bayar, gemideki yangını söndürdükten sonra, uydu telefonu ile bağlantı kurarak yollarına devam ettiklerini belirterek, "kısıtlı imkanlarla Mombasa Limanı'na vardık. Ölümden döndük. Belki bulunduğumuz bölmeden yarım saat erken çıkmış olmasaydık korsanlarla karşılaşabilirdik" diye konuştu
DUA EDEREK BEKLEDİK
Gemide bulunan 25 kişinin de Türklerden oluştuğunu ifade eden Bayar, daha önce gelen 9 kişi ve bugün gelen 6 mürettebatla birlikte 15 kişinin Türkiye'ye döndüğünü, kalan 10 mürettebatın ise gemiyle döneceğini kaydetti. Bayar, Mombasa Limanı'nda Demirli olan ve oldukça zarar gören gemide onarımların sürdüğünü, yükün ise boşaltıldığını söyledi.
Yaşadıkları korku dolu dakikaları anlatan gemiciler Kenya'da kendilerine yardım eden Türk okullarının öğretmenlerine de teşekkür ettiler. Gemicileri karşılamaya gelen aileler sevinç gözyaşları dökerek yakınlarına sarılırken olayı duyunca çok korktuklarını ve bol bol dua ederek beklediklerini belirttiler.
Bize niçin yardım gelmedi?
Somali açıklarında korsan saldırısına maruz kalan Yasin-C gemisine çıktı. Birinci kaptanından aşçısına kadar herkes bu soruyu soruyordu: Bize niçin yardım gelmedi?
Somali açıklarında korsanların arka arkaya gemi kaçırdığını duyduğumuzda ‘Yok daha neler, bu çağda korsan mı olur?’ demiştik. Ancak çağın korsanları zamanın gereklerine uygun hareket ediyor, kısa zamanda hızlı mesafe katedebilen botlarla metrelerce uzunluktaki gemilere bir anda yanaşabiliyor ve ellerindeki silahlarla savunmasız gemileri ele geçirebiliyorlardı.
Söz konusu olaylar Somali açıklarında olduğu için çok ilgimizi çekmiyordu. Ta ki korsanların Yasin-C adlı Türk gemisine saldırmalarına kadar. Ancak yine de olay yeri Türkiye’ye uzaktı ve medya bizzat bölgeden haber alamadığı için Türk halkı gemide yaşananlarla ilgili bilgi sahibi olamayacaktı.
Yasin-C gemisi 34 bin ton buğday yüküyle Ukrayna’dan Kenya’nın Mombasa limanına doğru hareket ediyordu. 22 gün sürecek seferin 21. günüydü. Saat 15.00’da personel çay molası vermişti. Saat 15.10’da ise üçüncü kaptan 2 mil kadar mesafeden kendilerine doğru hızla gelen iki botu fark etti. Gemi personeli neler olduğunu anlayana kadar botlardaki korsanlar otomatik silahlarla gemiye mermi yağdırmaya başladı. Birkaç saniye sonra roket saldırısı başladı. Peş peşe 3 roket fırlatıldı.
Sonrasını gemi personelinden dinleyelim. Aksiyon, Mombasa açıklarında demir atan Yasin-C gemisine çıktı. 25 personel yaşadıkları dehşet dolu anları anlattı. Gemiye adım attığımız andan itibaren tüm personel aynı soruyu soruyordu: Bize niye yardım gelmedi? Aslında tam bir veda anına rast gelmiştik. İçlerinden 9’u Türkiye’ye dönüş için bavullarını hazırlamış, arkadaşlarıyla vedalaşıyordu. Bizi karşılarında görünce onlar da şaşırdı. Gazeteci olduğumuzu söyleyince, konuşmaya başladılar. Hepsi aynı anda konuştuğu için ne dedikleri anlaşılmıyordu. “Önce bir sakin olun.” diyene kadar “Ben askerliğimi yaptım, askerî gemi neden yardıma gelmedi?” diye sordu biri. Diğeri, “EPİRB ne demek diye sor sen?” dedi. İstediği soruyu sorunca “Bana sorma, yetkililere sor.” karşılığını verdi. Bir başkasının tepkisi daha sertti: “17 saat yardım bekledik. Bu sürede dünyanın bir ucuna gidilir. Bize niçin yardım gelmedi?’ Az sonra ayrılacak olanların arasındaki aşçının, “Allah bizi çoluğumuza çocuğumuza bağışladı.” sözünü tüm personel başıyla tasdik etti. O kadar heyecanlı ve öfkeliydiler ki konu bir anda saldırının hemen ardından gemide meydana gelen yangına kaydı. Usta gemici Hanifi Soylu; “Bizi o an görecektin ya! Olamaz böyle bir şey. 500 kişi gelse söndüremezdi o ateşi, 500 metre yükseliyordu.” diye anlatmaya başlamıştı ki Birinci Kaptan Ferhat Bayar bizi kalabalıktan alıp olanları tane tane anlatmaya başladı.
“Olay 7 Nisan günü saat 15.10’da meydana geldi. Saldırı olduğu anda bize yaklaşık 12 saat mesafede bulunan Türk gemisi TCG Gelibolu’yu aradım. Durumu bildirdim. Teslim olalım mı olmayalım mı diye düşündüğümüz tam o sırada roket saldırısı oldu. Çok sert bir saldırıya maruz kalınca işin rengi değişti. Çünkü roketler öldürme amaçlıydı. Genel alarm verdik. Ve personele YEKE (dümen) dairesinde toplanmalarını söyledim. 5 dakika içinde tüm personel orada bir araya geldik”. Ferhat Bey bizimle konuştuğu sırada gemiden ayrılacak 9 personele gözyaşlarıyla bir uğurlama yapılıyordu. Sözün kesildiği bu sırada oluşan duygu dolu atmosferin sırrı yaşadıkları dehşet dolu dakikalarda gizliydi. İçlerinden birine “Hep böyle mi ayrılırsınız?” diye sorduğumda bu gerçek gün yüzüne çıktı: “Hayır. Daha önce böyle bir ayrılık olmadı. Bu sefer durum farklı. Burada günlerce kader birliği yaptık. Ölümle burun buruna geldik.”
Ayrılan 9 kişinin yerine Türkiye’den yeni personel gelecekti. Birkaç gün sonra kaptan dâhil aralarından başka ayrılanlar olacaktı.
Biz kaldığımız yere dönelim. Saldırı sert olunca teslim olmaktan vazgeçtiklerini yineledi kaptan. Onun sözünü arkadaşlarından biri onayladı. “Böyle bir kaçırma olmaz. Bunlar bizi kesin öldürecekti.”
Sözü tekrar Ferhat Bey aldı. “İsterseniz bizi daha iyi anlamanız için gemiyi gezelim.” teklifinde bulundu. Kendisiyle beraber 17 saat kaldıkları YEKE dairesine gittik. Burası 60-70 metrekarelik bir alandı. Ve çok sıcaktı. Terlemeye başladık. Ferhat Bey terlediğimizi fark etti ve “25 kişi burada 17 saat kaldık.” dedi.
Korsanlar ilk saldırıdan 20 dakika sonra gemiye çıkmıştı. Kaptan ve ekibi önceden böyle bir saldırı olursa ne yapmaları gerektiğine dair konuşmuştu. Hatta geminin etrafını dikenli tellerle çevirmişlerdi. Ancak bu korsanların sadece birkaç dakika geciktirmişti. “25 kişi YEKE dairesine girdikten sonra yanımıza aldığımız EPİRB cihazını aktif hâle getirdik.” Burada tekrar “EPİRB cihazı ne demek?” diye sordum. Cevap düşündürücüydü: “Bu cihaz dünyanın neresinde olursanız olun, aktif hâle getirilince Ankara’ya sinyal ulaştırır. Bu sinyalin iki anlamı var. Birincisi batıyoruz, ikincisi gemiyi terk ediyoruz. Biz korsanların saldırısından sonra üç kez sinyal gönderdik. Ama buna rağmen yardım gelmedi.”
Peki, yardım nasıl gelecekti? “Gemiye korsanlar çıktığında durumu TCG Gelibolu Fırkateyni’ne bildirdim. Saldırı, Mombasa’ya 270 mil kala oldu. 360 mil yakınımızda bir Fransız savaş gemisi vardı. Bizim savaş gemisi ise bize 12 saat uzaklıktaydı. Yani en kötü ihtimalle yarım günde yardım gelebilirdi. Ancak biz Ankara’ya ‘batıyoruz, gemiyi terk ettik’ sinyali göndermemize rağmen kimse yardım etmedi. Birileri bunun hesabını sorsun lütfen.”
Korsanlar gemiye çıkar çıkmaz her yeri didik didik aramıştı. Ancak YEKE dairesine gizlenen 25 kişiyi bulamadılar. Sebebine gelince: “YEKE dairesinin kapısının önüne düz bir sac koyduk. YEKE dairesi koridorun sonundaydı. Sac tabaka duvar gibi bir görüntü oluşturdu. Kapı kolu falan yoktu. Alt tarafta sadece birkaç santimlik bir delik vardı. Bu delikten korsanların bize yanaşıp yanaşmadığını kontrol etme imkânı bulduk.” Ferhat Bey’in bu açıklamalarına personelden Hanifi Soylu katkıda bulunuyor: “Delikten nöbetleşe bakıyorduk. Benim nöbetim sırasında korsanlar koridora geldi. Kalbim hızla atmaya başladı. Bize doğru geliyorlardı. Ancak kapı olmadığı için şüphelenmediler. Aramızda sadece bir sac vardı. Ben onları görüyordum. Onlar beni göremiyordu. Yan taraftaki deponun kapısını kırdılar. Oraya baktılar ve sonra koridordan ayrıldılar.”
Korsanlar gemide 16 saat 40 dakika kaldı. Toplam 9 kişiydiler. Gece personelin kamaralarını kullandılar. Özel eşyalarını aldılar. Başlangıçta 3 roket attıkları için gemide büyük yangın çıkmıştı. Yangın yayılınca da sabah saatlerinde gemiyi terk ettiler. Ancak YEKE dairesindeki 25 kişi olanlardan habersiz bekliyordu. Söz yeniden Ferhat Bey’de: “17 saat olmuştu. Bu saate kadar yardımın çoktan gelmesi lazımdı. Ancak hiçbir belirti yoktu. Sıcak iyice bunaltmıştı. Su deposunun vanası YEKE dairesinden geçtiği için o vanayı gevşettik ve oradan elde ettiğimiz suyu, floresan lambasının plastik bölümünü kap hâline getirerek sırayla içtik. Ancak başka bir sorun çıktı. Bulunduğumuz yere duman sızmaya başladı. En son 20 dakika önce korsanların sesini koridorda duymuştuk. Teslim olmaktan başka yapacak bir şey yoktu. Hep beraber teslim olmaya karar verdik.”
Üç kişi beyaz bir atlet alarak YEKE dairesinden çıktı. Ancak ortalıkta kimsecikler yoktu. Korsanlar yangından dolayı gemiyi terk etmişti. “Yangın kaptan köşkü dâhil üç katı da etkisi altına almıştı. 25 kişi o an hiç talimat vermeye gerek kalmadan çok iyi bir organizasyon içinde yangını söndürmeye başladık. 3,5 saat mücadeleden sonra söndürebildik. O esnada personelin gösterdiği fedakârlığı anlatamam.”
Ferhat Bey yangını anlatırken yangının etkili olduğu bölümleri geziyorduk. Hadisenin üzerinden 17-18 gün geçmesine rağmen gemide hâlâ is kokusu vardı. Her taraf simsiyahtı. Geminin üç katı da kullanılamaz hâldeydi. Burada bir can pazarının yaşandığı her hâlinden belliydi. 17 saat mahsur kalmalarına, 3,5 saat yangınla mücadele etmelerine rağmen yardım gelmemişti. Peki, yardım ne zaman geldi? “Maalesef hiç gelmedi. Gemiyi ertesi gün limana yanaştırıncaya kadar gelmedi.” Gemi nasıl yanaştırıldı? “Pusulamız yangından hasar gördü. Elimizdeki tüm teknik donanımlar zarar görmüştü. Sadece üçüncü kaptanın cep telefonu yanındaydı. Telefonunun GPRS’i vasıtasıyla bulunduğumuz enlem ve boylamları ölçmeye çalıştık. Gece olunca yıldızların yardımıyla yönümüzü belirlemeye çalıştık. Batıya doğru gidersek karayı bulacağımızı düşünüyorduk. Nitekim öyle oldu. Ertesi gün karayı gördük. Zaten o an cep telefonu çekmeye başladı.”
Bunun üzerine ailelere haber verildi. 35 yaşındaki Ferhat Bey, annesine “Brezilya’ya gidiyorum.” dediği için rahattı; ancak annesi gemi kaçırılınca durumu öğrenmişti. Her personelin ailesiyle konuşma anı birbirinden daha duyguluydu. Fakat geminin dördüncü kaptanı Hüseyin’in (24) durumu biraz farklıydı. Kendisinden dinliyoruz: “7 aydır gemideyim. üçüncü kaptanın telefonunu aldım ve evi aradım. Telefona babam çıktı. Yaşadığımı öğrenince bir ‘oğlum’ deyişi var ki hâlâ kulaklarımdan gitmiyor. Hayatım boyunca o sesi unutamam. O an elim ayağım titredi. Birkaç dakika kendisine bir şey diyemedim. Arkasından annemin çığlık sesleri geldi.” Genç kaptanın o anı anlatırken gözleri doldu. Evet o da aynı şeyi soruyordu: “Bize niye yardım gelmedi?”
Mürettebat “Bizi Allah kurtardı.” diyordu. Gerçekten de koridorla aralarında ince bir çizgi vardı. Daha sonra kaptan ve çarkçıbaşı ile birlikte gemide yemek yedik. Bu esnada çarkçıbaşı bize bir rüya anlattı. “Türkiye ile irtibata geçtikten sonra eşimle konuştum. Eşim bana her gün süt aldığımız sütçünün gördüğü rüyayı anlattı. Sütçümüz rüyasında geminin saldırıya uğradığını ve Peygamberimiz’i (sas) görmüş. Peygamberimiz (sas) ona ‘Gemiye saldıracaklar ama merak etme, personele bir şey olmayacak, çünkü onlar benim korumam altındadır’ demiş.” Bu rüyanın ardından Kaptan Ferhat Bey de kız arkadaşının gördüğü rüyayı anlattı. Kız arkadaşı da rüyasında geminin kaçırıldığını görmüş.
Yasin-C adlı gemi hâlâ Mombasa açıklarında duruyor. Gemiye yapılan saldırının maliyeti 1,5 milyon doların üzerinde. Personel değişimi sağlandıktan sonra gemi tamir için Çin’e doğru yol alacak? Gemiden ayrıldığımızda kafamızda tek bir soru vardı: “Gemiye neden yardım gitmedi?”
Alıntı Aksıyon
Korsanların Roketatarla saldırdığı "Yasin-c" gemisinin 6 mürettebatı daha İstanbul'da. Aileler gemicileri gözyaşlarıyla karşıladı. Gemiciler korku dolu dakikaları anlattı.
Kenya'nın Mombasa Limanı'nın 270 deniz mili açıklarında 7 Nisan tarihinde korsanların saldırısına uğrayan Türk gemisi "Yasin-C" nin 6 mürettebatı İstanbul'a geldi.THY'nin tarifeli seferiyle öğle saatlerinde Nairobi'den İstanbul'a gelen denizcileri Atatürk Havalimanı Dış Hatlar Terminali'nde aileleri sevinç gözyaşlarıyla karşıladı.
THY’ye ait bir uçakla Nairobi’den İstanbul’a saat 12.00 de gelen Yasin-C gemisinin kaptanı ve personeli Atatürk Havalimanı’nda akrabaları ve yakınları tarafından sevinç gözyaşlarıyla karşılandı.Kenya’dan gelen 6 gemicinin isimleri şöyle:Ferhat Bayar (Kaptan), Hüseyin Sevil (4.Kaptan), Faruk Akman (Mühendis), Eşref Genç, Muhammet Torhan ve Muhittin Deniz.
" KENDİMİZİ GEMİNİN KORUNAKLI BİR BÖLMESİNE KAPATTIK"
Yasin-C gemisinin 1. Kaptanı Ferhat Bayar, korsanların kendilerine roketatarla saldırdığını fakat daha önce kendilerine özel bir korumalı oda yaptıklarını söyleyerek bu odanın hayatlarını kurtardığını söyledi.
Bayar, Ukrayna'nın Mariupol Limanı'ndan yükledikleri dökme buğdayı Kenya'nın Mombasa Limanı'na götürürken 7 Nisan günü limanın 270 deniz mili açıklarında korsanlara ait iki adet botun gemiye yaklaştığını ve roketle saldırıya geçtiğini belirtti. Korsan botlarının kendilerinden hızlı olduğunu ve kaçış manevraları yaptığını söyleyen Kaptan Bayar, "Korsanlara karşı görev yapan Gelibolu firkateynini ve şirket yetkililerini aradık, korsanların saldırısına uğradığımızı bildirdik. çay saati olmasından dolayı bütün gemi personeli bir aradaydı. Kaçmamız mümkün değildi. Bu yüzden daha önceden bu gibi durumlarla karşılaşabilme ihtimaline karşılık bir hareket planımız vardı. Biz de kendimizi geminin korunaklı bir bölmesine kapattık. Buranın tek girişi vardı ve kapıyı da saclarla güçlendirmiştik" dedi.
"ÖLüMDEN DÖNDüK"
Uyuşturucu madde kullandığını tahmin ettikleri korsanların gemiyi talan ettiğini de dile getiren Bayar "17 saat boyunca o bölmede kaldık. Bu bölme insan eliyle açılması imkansız olan, ancak kaynak makinesi kullanılarak girilebilecek tek girişi olan bir yerdi.Korsanlar bu süre içinde gemiyi ateşe vererek talan etmiş. Yardım gelmeyince ertesi sabah saat 07.30 sıralarında hep birlikte teslim olmaya karar verdik. İki arkadaşımız ellerinde beyaz bayrakla dışarı çıktı, ancak korsanlar gemiyi terk etmişti. çok mutlu olduk" diye konuştu.
Bayar, gemideki yangını söndürdükten sonra, uydu telefonu ile bağlantı kurarak yollarına devam ettiklerini belirterek, "kısıtlı imkanlarla Mombasa Limanı'na vardık. Ölümden döndük. Belki bulunduğumuz bölmeden yarım saat erken çıkmış olmasaydık korsanlarla karşılaşabilirdik" diye konuştu
DUA EDEREK BEKLEDİK
Gemide bulunan 25 kişinin de Türklerden oluştuğunu ifade eden Bayar, daha önce gelen 9 kişi ve bugün gelen 6 mürettebatla birlikte 15 kişinin Türkiye'ye döndüğünü, kalan 10 mürettebatın ise gemiyle döneceğini kaydetti. Bayar, Mombasa Limanı'nda Demirli olan ve oldukça zarar gören gemide onarımların sürdüğünü, yükün ise boşaltıldığını söyledi.
Yaşadıkları korku dolu dakikaları anlatan gemiciler Kenya'da kendilerine yardım eden Türk okullarının öğretmenlerine de teşekkür ettiler. Gemicileri karşılamaya gelen aileler sevinç gözyaşları dökerek yakınlarına sarılırken olayı duyunca çok korktuklarını ve bol bol dua ederek beklediklerini belirttiler.
Bize niçin yardım gelmedi?
Somali açıklarında korsan saldırısına maruz kalan Yasin-C gemisine çıktı. Birinci kaptanından aşçısına kadar herkes bu soruyu soruyordu: Bize niçin yardım gelmedi?
Somali açıklarında korsanların arka arkaya gemi kaçırdığını duyduğumuzda ‘Yok daha neler, bu çağda korsan mı olur?’ demiştik. Ancak çağın korsanları zamanın gereklerine uygun hareket ediyor, kısa zamanda hızlı mesafe katedebilen botlarla metrelerce uzunluktaki gemilere bir anda yanaşabiliyor ve ellerindeki silahlarla savunmasız gemileri ele geçirebiliyorlardı.
Söz konusu olaylar Somali açıklarında olduğu için çok ilgimizi çekmiyordu. Ta ki korsanların Yasin-C adlı Türk gemisine saldırmalarına kadar. Ancak yine de olay yeri Türkiye’ye uzaktı ve medya bizzat bölgeden haber alamadığı için Türk halkı gemide yaşananlarla ilgili bilgi sahibi olamayacaktı.
Yasin-C gemisi 34 bin ton buğday yüküyle Ukrayna’dan Kenya’nın Mombasa limanına doğru hareket ediyordu. 22 gün sürecek seferin 21. günüydü. Saat 15.00’da personel çay molası vermişti. Saat 15.10’da ise üçüncü kaptan 2 mil kadar mesafeden kendilerine doğru hızla gelen iki botu fark etti. Gemi personeli neler olduğunu anlayana kadar botlardaki korsanlar otomatik silahlarla gemiye mermi yağdırmaya başladı. Birkaç saniye sonra roket saldırısı başladı. Peş peşe 3 roket fırlatıldı.
Sonrasını gemi personelinden dinleyelim. Aksiyon, Mombasa açıklarında demir atan Yasin-C gemisine çıktı. 25 personel yaşadıkları dehşet dolu anları anlattı. Gemiye adım attığımız andan itibaren tüm personel aynı soruyu soruyordu: Bize niye yardım gelmedi? Aslında tam bir veda anına rast gelmiştik. İçlerinden 9’u Türkiye’ye dönüş için bavullarını hazırlamış, arkadaşlarıyla vedalaşıyordu. Bizi karşılarında görünce onlar da şaşırdı. Gazeteci olduğumuzu söyleyince, konuşmaya başladılar. Hepsi aynı anda konuştuğu için ne dedikleri anlaşılmıyordu. “Önce bir sakin olun.” diyene kadar “Ben askerliğimi yaptım, askerî gemi neden yardıma gelmedi?” diye sordu biri. Diğeri, “EPİRB ne demek diye sor sen?” dedi. İstediği soruyu sorunca “Bana sorma, yetkililere sor.” karşılığını verdi. Bir başkasının tepkisi daha sertti: “17 saat yardım bekledik. Bu sürede dünyanın bir ucuna gidilir. Bize niçin yardım gelmedi?’ Az sonra ayrılacak olanların arasındaki aşçının, “Allah bizi çoluğumuza çocuğumuza bağışladı.” sözünü tüm personel başıyla tasdik etti. O kadar heyecanlı ve öfkeliydiler ki konu bir anda saldırının hemen ardından gemide meydana gelen yangına kaydı. Usta gemici Hanifi Soylu; “Bizi o an görecektin ya! Olamaz böyle bir şey. 500 kişi gelse söndüremezdi o ateşi, 500 metre yükseliyordu.” diye anlatmaya başlamıştı ki Birinci Kaptan Ferhat Bayar bizi kalabalıktan alıp olanları tane tane anlatmaya başladı.
“Olay 7 Nisan günü saat 15.10’da meydana geldi. Saldırı olduğu anda bize yaklaşık 12 saat mesafede bulunan Türk gemisi TCG Gelibolu’yu aradım. Durumu bildirdim. Teslim olalım mı olmayalım mı diye düşündüğümüz tam o sırada roket saldırısı oldu. Çok sert bir saldırıya maruz kalınca işin rengi değişti. Çünkü roketler öldürme amaçlıydı. Genel alarm verdik. Ve personele YEKE (dümen) dairesinde toplanmalarını söyledim. 5 dakika içinde tüm personel orada bir araya geldik”. Ferhat Bey bizimle konuştuğu sırada gemiden ayrılacak 9 personele gözyaşlarıyla bir uğurlama yapılıyordu. Sözün kesildiği bu sırada oluşan duygu dolu atmosferin sırrı yaşadıkları dehşet dolu dakikalarda gizliydi. İçlerinden birine “Hep böyle mi ayrılırsınız?” diye sorduğumda bu gerçek gün yüzüne çıktı: “Hayır. Daha önce böyle bir ayrılık olmadı. Bu sefer durum farklı. Burada günlerce kader birliği yaptık. Ölümle burun buruna geldik.”
Ayrılan 9 kişinin yerine Türkiye’den yeni personel gelecekti. Birkaç gün sonra kaptan dâhil aralarından başka ayrılanlar olacaktı.
Biz kaldığımız yere dönelim. Saldırı sert olunca teslim olmaktan vazgeçtiklerini yineledi kaptan. Onun sözünü arkadaşlarından biri onayladı. “Böyle bir kaçırma olmaz. Bunlar bizi kesin öldürecekti.”
Sözü tekrar Ferhat Bey aldı. “İsterseniz bizi daha iyi anlamanız için gemiyi gezelim.” teklifinde bulundu. Kendisiyle beraber 17 saat kaldıkları YEKE dairesine gittik. Burası 60-70 metrekarelik bir alandı. Ve çok sıcaktı. Terlemeye başladık. Ferhat Bey terlediğimizi fark etti ve “25 kişi burada 17 saat kaldık.” dedi.
Korsanlar ilk saldırıdan 20 dakika sonra gemiye çıkmıştı. Kaptan ve ekibi önceden böyle bir saldırı olursa ne yapmaları gerektiğine dair konuşmuştu. Hatta geminin etrafını dikenli tellerle çevirmişlerdi. Ancak bu korsanların sadece birkaç dakika geciktirmişti. “25 kişi YEKE dairesine girdikten sonra yanımıza aldığımız EPİRB cihazını aktif hâle getirdik.” Burada tekrar “EPİRB cihazı ne demek?” diye sordum. Cevap düşündürücüydü: “Bu cihaz dünyanın neresinde olursanız olun, aktif hâle getirilince Ankara’ya sinyal ulaştırır. Bu sinyalin iki anlamı var. Birincisi batıyoruz, ikincisi gemiyi terk ediyoruz. Biz korsanların saldırısından sonra üç kez sinyal gönderdik. Ama buna rağmen yardım gelmedi.”
Peki, yardım nasıl gelecekti? “Gemiye korsanlar çıktığında durumu TCG Gelibolu Fırkateyni’ne bildirdim. Saldırı, Mombasa’ya 270 mil kala oldu. 360 mil yakınımızda bir Fransız savaş gemisi vardı. Bizim savaş gemisi ise bize 12 saat uzaklıktaydı. Yani en kötü ihtimalle yarım günde yardım gelebilirdi. Ancak biz Ankara’ya ‘batıyoruz, gemiyi terk ettik’ sinyali göndermemize rağmen kimse yardım etmedi. Birileri bunun hesabını sorsun lütfen.”
Korsanlar gemiye çıkar çıkmaz her yeri didik didik aramıştı. Ancak YEKE dairesine gizlenen 25 kişiyi bulamadılar. Sebebine gelince: “YEKE dairesinin kapısının önüne düz bir sac koyduk. YEKE dairesi koridorun sonundaydı. Sac tabaka duvar gibi bir görüntü oluşturdu. Kapı kolu falan yoktu. Alt tarafta sadece birkaç santimlik bir delik vardı. Bu delikten korsanların bize yanaşıp yanaşmadığını kontrol etme imkânı bulduk.” Ferhat Bey’in bu açıklamalarına personelden Hanifi Soylu katkıda bulunuyor: “Delikten nöbetleşe bakıyorduk. Benim nöbetim sırasında korsanlar koridora geldi. Kalbim hızla atmaya başladı. Bize doğru geliyorlardı. Ancak kapı olmadığı için şüphelenmediler. Aramızda sadece bir sac vardı. Ben onları görüyordum. Onlar beni göremiyordu. Yan taraftaki deponun kapısını kırdılar. Oraya baktılar ve sonra koridordan ayrıldılar.”
Korsanlar gemide 16 saat 40 dakika kaldı. Toplam 9 kişiydiler. Gece personelin kamaralarını kullandılar. Özel eşyalarını aldılar. Başlangıçta 3 roket attıkları için gemide büyük yangın çıkmıştı. Yangın yayılınca da sabah saatlerinde gemiyi terk ettiler. Ancak YEKE dairesindeki 25 kişi olanlardan habersiz bekliyordu. Söz yeniden Ferhat Bey’de: “17 saat olmuştu. Bu saate kadar yardımın çoktan gelmesi lazımdı. Ancak hiçbir belirti yoktu. Sıcak iyice bunaltmıştı. Su deposunun vanası YEKE dairesinden geçtiği için o vanayı gevşettik ve oradan elde ettiğimiz suyu, floresan lambasının plastik bölümünü kap hâline getirerek sırayla içtik. Ancak başka bir sorun çıktı. Bulunduğumuz yere duman sızmaya başladı. En son 20 dakika önce korsanların sesini koridorda duymuştuk. Teslim olmaktan başka yapacak bir şey yoktu. Hep beraber teslim olmaya karar verdik.”
Üç kişi beyaz bir atlet alarak YEKE dairesinden çıktı. Ancak ortalıkta kimsecikler yoktu. Korsanlar yangından dolayı gemiyi terk etmişti. “Yangın kaptan köşkü dâhil üç katı da etkisi altına almıştı. 25 kişi o an hiç talimat vermeye gerek kalmadan çok iyi bir organizasyon içinde yangını söndürmeye başladık. 3,5 saat mücadeleden sonra söndürebildik. O esnada personelin gösterdiği fedakârlığı anlatamam.”
Ferhat Bey yangını anlatırken yangının etkili olduğu bölümleri geziyorduk. Hadisenin üzerinden 17-18 gün geçmesine rağmen gemide hâlâ is kokusu vardı. Her taraf simsiyahtı. Geminin üç katı da kullanılamaz hâldeydi. Burada bir can pazarının yaşandığı her hâlinden belliydi. 17 saat mahsur kalmalarına, 3,5 saat yangınla mücadele etmelerine rağmen yardım gelmemişti. Peki, yardım ne zaman geldi? “Maalesef hiç gelmedi. Gemiyi ertesi gün limana yanaştırıncaya kadar gelmedi.” Gemi nasıl yanaştırıldı? “Pusulamız yangından hasar gördü. Elimizdeki tüm teknik donanımlar zarar görmüştü. Sadece üçüncü kaptanın cep telefonu yanındaydı. Telefonunun GPRS’i vasıtasıyla bulunduğumuz enlem ve boylamları ölçmeye çalıştık. Gece olunca yıldızların yardımıyla yönümüzü belirlemeye çalıştık. Batıya doğru gidersek karayı bulacağımızı düşünüyorduk. Nitekim öyle oldu. Ertesi gün karayı gördük. Zaten o an cep telefonu çekmeye başladı.”
Bunun üzerine ailelere haber verildi. 35 yaşındaki Ferhat Bey, annesine “Brezilya’ya gidiyorum.” dediği için rahattı; ancak annesi gemi kaçırılınca durumu öğrenmişti. Her personelin ailesiyle konuşma anı birbirinden daha duyguluydu. Fakat geminin dördüncü kaptanı Hüseyin’in (24) durumu biraz farklıydı. Kendisinden dinliyoruz: “7 aydır gemideyim. üçüncü kaptanın telefonunu aldım ve evi aradım. Telefona babam çıktı. Yaşadığımı öğrenince bir ‘oğlum’ deyişi var ki hâlâ kulaklarımdan gitmiyor. Hayatım boyunca o sesi unutamam. O an elim ayağım titredi. Birkaç dakika kendisine bir şey diyemedim. Arkasından annemin çığlık sesleri geldi.” Genç kaptanın o anı anlatırken gözleri doldu. Evet o da aynı şeyi soruyordu: “Bize niye yardım gelmedi?”
Mürettebat “Bizi Allah kurtardı.” diyordu. Gerçekten de koridorla aralarında ince bir çizgi vardı. Daha sonra kaptan ve çarkçıbaşı ile birlikte gemide yemek yedik. Bu esnada çarkçıbaşı bize bir rüya anlattı. “Türkiye ile irtibata geçtikten sonra eşimle konuştum. Eşim bana her gün süt aldığımız sütçünün gördüğü rüyayı anlattı. Sütçümüz rüyasında geminin saldırıya uğradığını ve Peygamberimiz’i (sas) görmüş. Peygamberimiz (sas) ona ‘Gemiye saldıracaklar ama merak etme, personele bir şey olmayacak, çünkü onlar benim korumam altındadır’ demiş.” Bu rüyanın ardından Kaptan Ferhat Bey de kız arkadaşının gördüğü rüyayı anlattı. Kız arkadaşı da rüyasında geminin kaçırıldığını görmüş.
Yasin-C adlı gemi hâlâ Mombasa açıklarında duruyor. Gemiye yapılan saldırının maliyeti 1,5 milyon doların üzerinde. Personel değişimi sağlandıktan sonra gemi tamir için Çin’e doğru yol alacak? Gemiden ayrıldığımızda kafamızda tek bir soru vardı: “Gemiye neden yardım gitmedi?”
Alıntı Aksıyon
0 yorum:
Yorum Gönder
Denizcilerimiz